Dijital ayak izi, interneti kullanırken oluşturduğunuz veri izidir. Ziyaret ettiğin web sitelerini, gönderdiğin e-postaları ve çevrimiçi hizmetlere gönderdiğin bilgileri içerir. Dijital ayak izi; pasif ve aktif ayak izi olarak ikiye ayrılıyor. “Pasif dijital ayak izi”, istemeden çevrimiçi olarak bıraktığın bir veri izidir. Pasif dijital ayak izinizin daha kişisel bir yönü olarak, giriş yaparken bazı arama motorları tarafından kaydedilen arama geçmişindir. “Aktif dijital ayak izi” ise, kasıtlı olarak çevrimiçi gönderdiğin verileri içerir. Blog yayınlamak ve sosyal medya güncellemeleri yayınlamak, dijital ayak izini genişletmenin diğer bir yaygın yoludur. Twitter’da her tweet’in, Facebook’ta yayınladığın her durum güncellemesi ve Instagram’da paylaştığın her fotoğraf dijital ayak izine katkıda bulunmakta. Sosyal ağ sitelerinde ne kadar çok zaman geçirirsen, dijital ayak izin o kadar büyük olur. Her Google araması gezegenimiz için bir ücrete tabidir. Dünyanın en popüler web sitesi olan Google’da bir günde gerçekleşen 3,5 milyar arama işlemi, tüm internetteki karbon ayak izinin yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Teknolojinin sürekli ilerlemesi ve tüketici alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerden dolayı küresel karbon emisyonlarının büyüklüğünü tahmin etmenin zor olduğu ifade edilirken, internetin enerji ve karbon ayak izinin, hava ulaşımınınkini aştığı tahmin ediliyor. Bireysel Paylaşım Verileri E-posta gönderimi: Karbon ayak izi konusunda uzman olan Mike Berners-Lee’nin “Muzlar Ne Kadar Kötüdür?” kitabı, e-postaların CO2 emisyonlarını detaylandırıyor. Görünüşe göre, bir spam e-postası ortalama 0,3 gram CO2 emisyonuna eş değer bir taban alanına sahipken, normal bir e-posta 4g CO2 taban alanına sahip. Daha büyük eke sahip olan bir e-posta ise 50 g CO2’e eş değer karbon ayak izine sahip olabilir. Video izlemek: Veri merkezleri üzerine çalışan ITE Projects’e göre, kedi videolarını izlemenin bir bedeli var; her 10 dakikalık izleme 1g karbon emisyonuna yol açıyor. Tweet atmak: Kullanıcıların küresel dijital ayak izlerini hashtag ve tweet cinsinden hesaplamasına yardımcı olan Tweetfarts’a göre, bir tweet göndermek için harcanan enerji 0,2 gram CO2 üretir, ve günlük gönderilen 500 milyon tweet ile toplam 10 metrik ton CO2 salınıyor. Haber okumak: Guardian 2012 yılında, kendi içeriğini üretmekle ilişkili karbon ayak izine dair kapsamlı bir çalışma yaptı. Makale okumak için bir dizüstü bilgisayar kullanmanın, beş adet 11W ampulle aynı miktarda karbon emisyonuna sebep olduğu ortaya çıktı. Peki Ne Yapabiliriz? Dijital gündelik hayatımızda emisyonları azaltmanın birkaç basit yolu: ● E-mail kutunu depolamayı azaltmak için sürekli temizleyebilirsin. ● E-maillerini “tümünü yanıtla” şeklinde cevaplamayı sınırlayabilirsin. ● İş yerinde e-posta atarken gereksiz CC ve BCC’lerden kaçınabilirsin. ● Bilgisayarlar, uyku modunda olduğunda da enerji harcamaya devam ettiği için kullanmadığında bilgisayarını kapatabilirsin. ● Youtube gibi platformlar üzerinden kesintisiz video izlemektense daha az enerji tüketimi için videoyu indirebilir veya daha düşük çözünürlükte izleyebilirsin. ● Instagram’ın içinde her kaybolduğunda bunun sadece vücuduna ve ruhuna değil, doğaya da zararlı olduğunu kendine hatırlatabilirsin. ● Google yerine Ecosia kullanabilirsin. ● Otomatik video oynatmayı engelleyebilirsin. ● Monitörünün/ekranının parlaklığını azaltabilirsin. ● Elektronik atık oluşumunu azaltabilirsin. Bunun için bozulduğunda yeniden almak yerine tamir yöntemine başvurabilirsin. ● Bulutta düzenli olarak temizlik yapmak ve gereksiz dosyaları silmek enerji tasarrufu sağlar. USB bellekler veya harici sabit sürücüler iyi bir depolama alternatifidir ve özel verilerini başkalarının yetkisiz erişimine karşı da korurlar. Kaynaklar: https://techterms.com/definition/digital_footprint
https://www.connectionsbyfinsa.com/digital-carbon-footprint/?lang=en
https://en.reset.org/act/how-reduce-your-digital-carbon-footprint-01012020